Cumhuriyetin 100 yılı öyküleri, 100 nesne üzerinden çarpıcı görsellerle anlatılıyor
Elinizde şu okuduğunuz kitap var mı? Varsa kısa süreliğine bir köşeye bırakın ve bu çalışmaya göz atın. Cumhuriyetin 100 yılında derlenen öyküler 100 farklı görsel ve nesne üzerinden okuyuculara aktarılıyor. Her açıdan benzersiz bir çalışma olan bu arşivlik eseri kitaplığınızda, kütüphanenizde mutlaka bulundurun. Cumhuriyet döneminde hayatın her alanında yapılan reformları, inkılapları görsellerle anlatan bu yapıtta; dönemin ruhunu yakalayacaksınız.
Yazarlar Bediz Yılmaz ve Esin Gülsen tarafından derlenen 100 Sene 100 Nesne ismini ve içeriğini 2021 yılında başlayan ve Cumhuriyet’in 100 yıllık tarihini, Cumhuriyet öncesindeki dönüm noktalarını da ele alarak, 100 nesne ile alternatif bir şekilde anlatmayı hedefleyen dijital ansiklopedi projesinden alıyor. Bediz Yılmaz ve Esin Gülsen ‘in proje yöneticileri olmakla birlikte kitabın genel editörlüğünde de imzaları bulunuyor.
Bir hayli uzun soluklu ve çokça emek gösterilen bir proje olarak sosyal medyada iki yıla yayılan bir sürecin ardından kitap olarak basılan 100 Sene 100 Nesne; gündelik hayata, tarihsel kişi ve olaylara, anlatılmayan öznel hikâyelere, edebiyat ve sinemaya ilişkin pek çok şey anlatıyor.
BİRİKİM VE EMEĞİN ESERİ
100 Kitap 100 Nesne, yürütücü ekibin emeğini değerli katkılarıyla zenginleştiren 100’ün üzerinde önemli yazarı bir araya getiriyor. Kitaba ve projeye katkı sağlayan yazarlar; akademi, basın veya yayıncılık alanındaki uzun süreli gözlemleri çerçevesinde, üzerine fikir ve deneyim sahibi oldukları nesneleri geniş bir perspektifle ele alıyor.
Sayfa: 1216
ARŞİVLİK VE ANSİKLOPEDİ
100 Sene 100 Nesne’yi bir kitap olarak anlamlı kılan temel unsur, içeriğinin özgünlüğü ve projeye emek veren ekibin kolektif yapısı sayesinde ortaya çok yönlü, kapsamlı ve arşivlik bir eser çıkmış olması.
Projeye ve kitaba konu olan nesnelerin kimi siyasi tarihimizde ve gündemimizde kimi ise popüler kültür tartışmalarımızda ve belleğimizde yer edinmiş olurken hepsinin bir kitapta buluşması yakın tarihi ilgi çekici bir konsept üzerinden okumaya yardımcı oluyor.
BENZERİ OLMAYAN ÇALIŞMA
100 Sene 100 Nesne hem akademik kaynaklardan ve arşivlerden yararlanan, bilimsel yönü güçlü bir çalışma olarak hem de geniş okur kitlelerine hitap eden akıcı anlatımıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yılını birbirinden farklı bakış açılarıyla incelemek isteyen herkese hitap ediyor.
Kitabın ortaya çıkmasına vesile olan projenin yürütücü ekibi ve yazar kadrosunun akademik alandaki ve basın, yayıncılık gibi alanlardaki deneyimleri, 100 Sene 100 Nesne’yi tecrübeye dayalı gözlemler ve fikirler konusunda bir hayli zengin kılıyor.
Kitap, öğrencilerden gazetecilere yakın tarih araştırmacılarından popüler kültür meraklılarına kadar geniş bir okuyucu kitlesine hitap ederken kütüphaneler ve arşivler için eşsiz bir çalışma olarak öne çıkıyor.
OKURLARA YENİ KAPILAR AÇIYOR
100 Sene 100 Nesne, projenin amacına ve yöntemine paralel olarak okurlara her makalede zengin görsel ve akademik dayanaklar sunuyor. Her bir nesne üzerinden farklı konulara, tartışmalara, araştırmalara ve belgelere kapı açan kitap, okurda yeni meraklar uyandırıyor ve heyecanlı bir okuma serüveni sunuyor.
Türkiye’nin yüz yıllık yakın tarihine ve bu tarihi oluşturan nesnelerin Cumhuriyet öncesi kırılma noktalarına yakından bakmak isteyen okurlara nitelikli kaynaklar sunan 100 Sene 100 Nesne, özenle seçilmiş arşiv materyallerinden kitaplara nadir rastlanan fotoğraflardan açık kaynak akademik metinlere kadar pek çok unsuru bir araya getiriyor.
Kitabı ortak kaleme alan yazarlar eseri şöyle anlattılar;
“OLAYLARI HER AÇIDAN ELE ALDIK”
“Bu ansiklopedide anlatının odağına, toplumsal hayatın her anını betimleyen, biçimlendiren, anlamlandıran nesneleri koyduk. Onları, geçirdikleri dönüşüm ve taşıdıkları süreklilikler açısından inceleyerek farklı zamanları, mekânları ve olayları çok daha derinlikli bir şekilde anlamaya çalıştık. Bu anlamda, çalışma kapsamında nesneler birer mercek görevini görüyor; özneleri veya tarihi olayları anlatının merkezine yerleştiren klasik tarih yaklaşımının yerine merkeze nesne geldiğinde, anlatının da anlatıcının da dili ve bakışı ister istemez değişiyor. Birbiriyle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen olaylar bağlanıyor, farklı dönemlerden kişiler aynı hikâyede yer alabiliyor. Kişisel ve kolektif hafızalar, özel ile kamusal tarih birbirine eklemleniyor. Resmi tarihin görmezden geldiği, sesi duyulmayanların, ezilenlerin yahut dışlananların kamusal alanda duyuramadığı anlatılar dile geliyor.”